Benim payıma da yazmak düştü
Bir kalemin ucundan çıkan kelimelerle bir dünya inşa etmek… Evet, benim payıma da yazmak düştü. Kimisi sahnede alkış toplar, kimisi sosyal medyada video çeker; benim sahnem ise kağıtlar ve mürekkep lekeleri.
“Benim payıma da yazmak düştü” dediğimizde, aslında anlatmak istediğimiz çok şey vardır. Her insanın hikâyesi farklıdır, ama duygular ortaktır. Sevinçlerimiz, acılarımız, umutlarımız ve korkularımız… Hepsi yazıya döküldüğünde, kelimelerle yeni bir dünya kurarız.
Benim payıma da yazmak düştü
Bir an gelir ve kaleme sarılmak farz olur. Sözler boğazda düğümlenir, anlatılmak istenen duygular içimizde büyür, büyür ve taşar. İşte o anı ifade etmek için “Benim payıma da yazmak düştü” deriz. Birçok insan için yazmak, sadece kelimeleri bir araya getirmekten ibaret gibi görünür; oysa yazmak, ruhun derinliklerinden gelen bir çağrıdır, içsel bir yolculuktur.
Yazmak, bir nevi içsel bir yolculuktur. İşte ben de bu hikâyeleri yazıya dökmekle meşgulüm. Kimi zaman bir sokak çocuğunun hayatına değen cümleler, kimi zaman bir annenin fedakarlığını anlatan paragraflar…
Yazmak bir sorumluluk aynı zamanda. Yazdıklarınızla bir kalbi onarabilir ya da bir yarayı kanatabilirsiniz. İşte bu yüzden yazarken dikkatli olmak, her cümleyi özenle seçmek gerekir. Kimi zaman bir satırın altını çizerken, kimi zaman o satırı tümden silmek…
Yazmak, bir nevi terapi gibidir. İnsan, kendisiyle baş başa kalır ve kendi iç sesine kulak verir. Kimi zaman sevinçle, kimi zaman hüzünle dolar. Yazmak, geçmişle hesaplaşmanın, geleceğe umutla bakmanın yoludur. Kağıda dökülen her bir kelime, yüreğimizin derinliklerinden kopup gelir ve kağıtta hayat bulur.
Her yazarın bir ilham kaynağı vardır. Benim ilhamım, hayatın ta kendisi. Her gün sokakta gördüğüm yüzler, duyduğum hikâyeler, izlediğim filmler, okuduğum kitaplar… Hepsi yazılarımda birer iz bırakır.
Yazmak, bir özgürlük alanı. Kendi dünyanızı kurup, kendi kurallarınızı koyduğunuz bir yer. Burada sınırlar yok, engeller yok. Sadece siz ve kaleminiz. Bu özgürlük, bazen korkutucu olabilir ama aynı zamanda tarifsiz bir mutluluk kaynağıdır.
Yazmak, zamanın ötesine geçmektir. Belki yıllar sonra bir gün, birileri bizim yazdıklarımızı okuduğunda, o anki duygularımızı, düşüncelerimizi anlamaya çalışacaktır. Belki bir nebze olsun, bizimle aynı hisleri paylaşacak, belki de kendi hayatından izler bulacaktır. Bu yüzden, “Benim payıma da yazmak düştü” derken, aslında büyük bir sorumluluğu kabul ederiz. Kalemimiz, yaşanmışlıkların ve duyguların bir yansıması olur. Her bir cümle, bir anıyı, bir hissi ölümsüzleştirir. Yazmak, geçmişi yaşatmanın ve geleceğe iz bırakmanın en güzel yoludur.
Her hikâye anlatılmaya değer, her kelime yazılmayı bekler. Her bir cümlede, ruhumuzdan bir parça vardır. Yazdıkça hafifleriz, yazdıkça kendimizi buluruz. Belki de sizin hikâyeniz, benim kalemimden dökülmeyi bekliyordur. Kim bilir?
Benim payıma da yazmak düştü. Bu, hayatımın en büyük armağanı. Ve biliyorum ki, yazdıkça büyüyecek, yazdıkça çoğalacağım…
Ömer Köse