Emanetin, emanetimizdir!
Günümüz dünyasında bireyler olarak sorumluluklarımız sadece kendimize ve ailemize değil, aynı zamanda içinde yaşadığımız topluma da karşıdır. “Emanetin, emanetimizdir!” sözü, bu sorumluluğun en güzel şekilde özetlendiği ifadelerdendir.
Ancak, günümüz toplumunda emanet kavramı, güven erozyonuna uğramış durumdadır. İnsanlar gerek kişisel ilişkilerde gerekse toplumsal kurumlar karşısında daha şüpheci ve temkinli hale geldiler. Bu durumun değişmesi için bireylerin, “Emanetin, emanetimizdir!” ilkesini benimsemesi ve uygulaması gerekiyor. Güven inşa etmek zaman alabilir, ancak bir kez tesis edildiğinde kalıcı ve sağlam bir yapı oluşturur.
“EMANETİN, EMANETİMİZDİR!”
Peki, bu derin anlam yüklü cümlenin arkasında yatan esas mesaj nedir?
Emanet kavramı, bir kişinin veya bir kurumun bir malı, canı, eşyayı, veya görevi güvenilir birine teslim etmesi ve o kişinin bunu koruyup, sahibine veya o kuruma iade etmesi anlamına gelir. Bu kavram, sadece maddi varlıklarla sınırlı kalmaz; bilgi, sır, ideoloji, görev ve sorumluluk gibi soyut değerler de emanet edilebilir. Emanetin temelinde güven ve sadakat yatar. Birine bir şey emanet etmek, ona duyulan güvenin bir göstergesidir. Kişinin kendisine ait olan bir şeyi başka birine güvenle teslim etmesi ve o kişinin bu emanete sahip çıkması, toplumsal bağların ve güvenin temelini oluşturur. Bu anlayış, “Emanetin, emanetimizdir!” sözüyle en güzel şekilde ifade edilir.
Bir komşunun güvenle bıraktığı anahtar, bir dostun emanet ettiği sır, ya da bir nesilden diğerine aktarılan kültürel miras; hepsi aynı derecede önemlidir. Bu emanetler, toplumsal bağlarımızın güçlenmesine ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmemize katkıda bulunur. Toplumsal güvenin temeli olan emanet bilinci, ailede başlar ve topluma yayılır.
Emanetler sadece fiziksel eşyalarla sınırlı değildir. Güven, zamanla inşa edilen ve büyük emek gerektiren bir olgudur. Bir kişinin size değerli bir şey emanet etmesi, onun size duyduğu güvenin en somut göstergesidir. Bu güveni boşa çıkarmamak ve emanete sahip çıkmak hem bireysel hem de toplumsal sorumluluğumuzdur. Emanete hıyanet etmek, sadece emanet veren kişiyi değil, aynı zamanda toplumun genel güven duygusunu da zedeler.
Dürüstlük, emanete riayet etmenin temel taşıdır. Dürüst bireyler, toplumun güven duyduğu, saygı gösterdiği kişilerdir. Bu kişiler, emaneti koruma sorumluluğunu en yüksek düzeyde taşırlar ve bu sorumluluğu asla ihmal etmezler. Sorumluluk duygusu, bireyin hem kendine hem de topluma karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlar.
“Emanet” kavramı maneviyattır ve yalnızca maddi bir nesnenin başkasına geçici olarak verilmesi anlamına gelmez. Toplumdaki bu güven zinciri, adeta bir domino etkisi yaratarak, genel refah ve huzurun artmasına katkı sağlar. Bir toplum, bireylerinin birbirine güvenmesi ve emanetlere sahip çıkması sayesinde ayakta durur ve güçlenir.
Ömer Köse