Hayallerim sınırsız, düşlerim cesur…
Hayallerim sınırsız, düşlerim cesur… Hayat dediğimiz bu uzun yolculuk, bir hayalden diğerine koşmakla geçiyor aslında. Gözlerimizi kapatıp uzaklara dalmak, ruhumuzu daldan dala sıçrayan bir kuş gibi özgür bırakmak, bizi biz yapan şeylerin başında gelmiyor mu? Hayallerim sınırsız; çünkü hayal kurmak, sınır tanımayan bir güce sahip. Hiçbir gerçeklik, hiçbir kurallar zinciri hayallerin önüne geçemiyor.
Hayallerim sınırsız, düşlerim cesur…
Bazen bir çocuk gibi safça kurduğum hayallerimde uçurum kenarlarında dans ediyorum, rüzgarla konuşuyorum. Bazen de düşlerimde bir savaşçı oluyorum; korkularımla yüzleşiyor, her birini teker teker alt ediyorum. Kim bilir, belki de bu yüzden hayallerim hep sınırsız ve düşlerim daima cesurdur. Çünkü hayal etmek, yalnızca aklın değil, yüreğin de işi.
Cesur düşler, hayatı anlamlandırmanın bir yolu benim için. Sıradan bir günü heyecan verici kılan, gece yastığa başımı koyduğumda beni hayata bağlayan şeyler… Düşlemek, bir eylemdir. Evet, sadece gözleri kapatıp hayal etmekle yetinmez insan; o düşlerin peşinden gider, yorulur, vazgeçer gibi olur ama hep yeniden başlar. Çünkü biliyorum ki düşlerim ne kadar cesur olursa, varlığım o kadar güçlü olacak.
Sınırsız hayaller ve cesur düşlerle dolu bir hayatın içinde, başkalarının koyduğu duvarlara çarptığımda bile kendimi yeniden toparlıyorum. O duvarları aşmak ya da etrafından dolanmak hayallerimin cesaretine kalmış. Herkesin hayalleri vardır ama onlara cesaretle sarılanların dünyayı değiştirdiğine inanırım.
Bir gün, o düşlerin çoğuna ulaşamayacağımı bilsem bile, onların bana kattığı umudu seviyorum. Çünkü hayaller sınırsız olmalı ki, insan sınırlarını zorlamaya cesaret etsin. Çünkü düşler cesur olmalı ki, bir gün korkular yerini umuda bıraksın.
Ve işte bu yüzden, gözlerimi kapattığım her an bir dağın zirvesindeyim. Rüzgar saçlarımı savuruyor, adımlarım sağlam ama yüreğim deli gibi çarpıyor. Düşersem kalkarım, kalkarsam koşarım, koşarsam uçarım. Çünkü hayallerim sınırsız, düşlerim cesur.
Hayat, bu cümlede gizli değil mi zaten?
Ömer Köse