Yazarlar

Otobüs Yolculuğu

Bu yazıyı bir otobüs yolculuğu sırasında kaleme aldım.

Yazmak kendini ifade etme şeklidir, bazen direnmek, bazen kabulleniş, bazen de teslim olmaktır…

Kısacası yazmak özgürlüktür…

Okumak ve öğrenmek güzel şey, insanın ufkunu açar ve olaylara bakış açısını değiştirir…

Bilenler bilir Merzifon karayolu kavşak noktasıdır, doğuya, batıya, kuzeye ve güneye gitmek isterseniz bu kavşaktan geçmek zorundasınız.

1990’lı yıllarda çocukluğum Merzifon’da geçti, evimiz bu bahsettiğim kavşak noktası olan karayoluna çok yakın mesafedeydi. Karayolunun kenarında oturup geçen otobüs, kamyon ve otomobilleri izlerdik. Arkadaşlarla toplanıp kavak kütüklerinin üzerinde gelen ve giden arabaları sayardık. Kimi otomobili seçerdi, kimi otobüsü… O yollardan kimler geldi, kimler geçti? Günün sonunda hepsinin bir yol hikayesi vardı…

Büyüdüm ben artık, ama içimdeki o çocuk hiç büyümedi…

Açıklaması olmayan bir özlem duydum o yıllara, o mekana ve yollara…

Hayatım boyunca çok sayıda şehirler arası otobüs yolculuğu yaptım. Hayatın tüm renklerinin mekanıdır şehirler arası otobüsler ve otogarlar… Otobüsler ve otogarlar hayatın kendisidir, nice mutluluğa, hüzne, kavuşmalara ve ayrılıklara şahit olmuştur.

Uzun yolculuklarda başımı otobüsün cam kenarına dayayıp etrafı izlerim, hayatınız bir anda gözlerinizin önünde film şeridi gibi akar; “Nereden geldik, niçin geldik ve nereye gidiyoruz?” sorusuna cevaplar ararım. Yaşadığımız süre boyunca öğreneceğimiz daha çok şey var.

Sorular sormak ve cevaplarını bulmak için arayış içinde olmak kadar güzel bir şey var mı? Fakat doğru cevaba ulaşmak için, önce doğru soruyu sormak gerekiyor; ve cevabı da doğru yerde doğru zamanda aramalı insan. Demek ki araştırılan cevap kadar, aranılan mekan ve zamanda önemli.

Herkesin içinde yaşattığı dünü, bugünü ve yarını vardır…

Sözlerimi, Nazım Hikmet’e ait Kerem Gibi şiiri ile bitiriyorum.

KEREM GİBİ

Hava kurşun gibi ağır!

Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.

Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum…

O diyor ki bana:

Sen kendi sesinle kül olursun ey!

Kerem gibi yana yana…

Deeeert çok, hemdert yok!

Yüreklerin kulakları sağır…

Hava kurşun gibi ağır…

Ben diyorum ki ona:

Kül olayım Kerem gibi yana yana…

Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak,

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…

Hava toprak gibi gebe.

Hava kurşun gibi ağır!

Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.

Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum…

Ömer KÖSE

 

Bir Cevap Yazın