Yazarlar

Sonbaharda rüzgar daha bir farklı eser

Sonbaharda rüzgar daha bir farklı eser. Bir yanıyla serinletici, bir yanıyla hüzünlüdür. Sanki her esintisi geçmişten bir anı getirir; unutulmuş bir çocukluk hatırası, yarım kalmış bir sevda, geride bırakılan dostluklar… Sararan yaprakların hışırtısında, o hatıraların ağırlığını hissederiz. İçimizi hafif bir melankoli sarar, ancak bu melankoli acı verici değil; daha çok insanı düşüncelere daldıran, geçmişle barıştıran bir tür huzurdur.

Sonbahar… Mevsimlerin belki de en derin, en içe dönük olanıdır. Yaprakların dökülmeye başlaması, gökyüzünün grileşmesi, hafif esen rüzgarın insanın içine işleyen serinliği… Her şey sanki bir vedanın işareti gibi. Her yazın bitiminde sonbahar ayı gelir ve bize bir döngünün olduğunu hatırlatır. Ama bu döngünün içinde, sonbaharın ayrı bir hüzünlü güzelliği vardır.

Sonbahar, her yıl geldiğinde insanın iç dünyasında bir hüzün fırtınası kopar. Öyle bir hüzündür ki, yazın kavurucu sıcaklarında hissedilmeyen o ince sızı, sonbaharın serin esintisiyle bir anda belirir. Ağaçlar, sarı ve kahverenginin binbir tonu ile adeta veda etmeye hazırlanır; doğa, bir kapanış seremonisi düzenler. Oysa bu veda, bir ayrılıktan çok bir durulma ve manevi bir yolculuğu ifade eder. Yapraklar dökülür, sokaklar hafif bir rüzgarla sararan yapraklarla dolar. Ayaklarınızın altında çıtırdayan her yaprak, zamanın sessiz ilerleyişini hatırlatır size.

Sonbaharda rüzgar daha bir farklı eser

Sonbaharın en çok hissettirdiği şeylerden biri, belki de zamanın acımasızlığıdır. Mevsim döner, takvim yaprakları yavaş yavaş eksilir, güneş daha erken batar. Günler kısaldıkça insan da daha fazla düşünmeye, içine kapanmaya başlar. Yazın bitmek bilmeyen enerjisi yerini dinginliğe, belki de bir hesaplaşmaya bırakır. “Ne yapıyorum?”, “Nereye gidiyorum?”, “Bu yolda doğru muyum?” soruları dolanır kafamızda.

Sonbahar, melankolinin mevsimidir. Ama bu melankoli, insana hüzün getirse de bir yandan da güzeldir. Hüzün, yaşamın derinliklerine inmemizi sağlar. O yüzden belki de sonbaharın içimizde yarattığı bu derin duygular, bizi daha da zenginleştirir. Bizi yavaşlatır, düşündürür, manevi yolculuklara çıkarır. Sararan yaprakların yere düşerken izlediği o zarif dansı izlerken, insan da kendi ruhundaki değişimi fark eder. Zamanla dökülüp gitmesi gereken ne varsa, bu mevsimde bırakılır geride.

Bir parça yağmur kokusu, biraz soğuk hava, üzerine atılan bir battaniye ve belki de elimizde sıcacık bir çay… Sonbahar, bir kapanış değil; aslında bir hazırlıktır. Doğa kışa hazırlanırken, insan da içsel bir yenilenmenin eşiğine gelir. Hüzünle gelen bu sakinlik, bize belki de en çok ihtiyacımız olan şeyi verir: Kendimizi yeniden bulma fırsatını.

Ömer Köse

Bir Cevap Yazın