Yazarlar

Sorunlar karşısında yapıcı mısınız, yıkıcı mı?

Sorunlar karşısında yapıcı mısınız, yıkıcı mı? Bugün bir konu ile ilgili Google arama motorunda araştırma yaparken, aşağıdaki alıntı hikâyeyi okudum ve bu güzel hikâyeyi sizinle de paylaşmak istedim.

İşte o hikâye:

“Ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağını uğurlarken,  “Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın” demiş. Ve ilave etmiş: “Resmin yanına kırmızı bir kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma.” Öğrenci, yaptığı resmi meydana koymuş. Ve birkaç gün sonra bakmaya gitmiş. Bir de ne görsün? Resim çarpılar içinde. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Ressam, “Üzülme, aynı resmi bir daha yap” demiş. Öğrenci, aynı resmi yeniden yapmış. Usta, resmi yine şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: “İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız eleştiri yapabildiklerini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde ise, onlardan yapıcı olmalarını istedin, kimse dokunamadı. Çünkü yapıcı olmak eğitim gerektirir. Ve gördüğün gibi hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Şunu unutma; Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. Değer bilmeyenlere emeğini sunma. Ve asla bilmeyenle tartışma.”

Hikâyede anlatıldığı gibi ilk seferde önüne gelen çarpıyı atıyor resmin üzerine. İşin doğrusu, işin kolayına kaçıp çarpı mı atmaktır? Yoksa boyayı veya fırçayı eline alıp yanlış olan yerleri düzeltip katkı mı sağlamaktır? İşte tam da burada, “Sorunlar karşısında yapıcı mısınız, yıkıcı mı?” sorusu devreye girmektedir.

İş ve özel hayatımızda çok sayıda olaylar ile karşılaşırız. Bu olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler bazen yıkıcı, bazen de yapıcı olabilir. İnsanı kaybetmek çok kolay, kazanması zordur. Günün sonunda, önemli olanın insanı kaybetmek olmadığını ve kazanılması gerektiğini anladığımız gün dünya herkes için daha yaşanılır bir yer olacaktır.

Yaşamın içinde eleştiride vardır, takdir edilmekte… Bize düşen eleştirinin ve takdir edilmenin dozunu iyi ayarlamaktır. Eleştiride üslup çok önemlidir. Yıkıcı değil, yapıcı eleştirici olduktan sonra çözülemeyecek sorun yoktur ortada…

“Nasıl destek olurum, nasıl yardım edebilirim?” sorularına yanıtlar bulmak varken neden yıkıcı olmayı tercih ederiz!

Yapıcı olmak, cesaret ve bilgelik ister…

Yıkıcı olmak, işin kolayına kaçıp hırslarına teslim olmaktır…

İşin kolayına kaçıp yıkan tarafta mı olacaksınız, yoksa yapan tarafta mı?

Ömer KÖSE

 

Bir Cevap Yazın