Yazarlar

Umudunu Kaybetme

Umudunu Kaybetme… Geçen hafta, Chris Gardner’ın gerçek hayat hikayesinden filme uyarlanan 2006 yılında vizyona girmiş Will Smith’in başrolünü oğlu ile paylaştığı Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness) filmini tekrar izledim.

Bu filmle ilk kez 2010 yılında tanışmıştım, o dönem filmin hikayesi beni çok etkilemişti. Gelin sizinle beraber Umudunu Kaybetme filmine bir yolculuk yapalım.

Umudunu Kaybetme

Zenci bir adam.

Çocukluğu zorluklar içinde geçiyor.

Zeki biri olduğu için çevresi “koca kafa” lakabını takıyor.

Bir dönem işleri çok iyi gidiyor ve sonra evleniyor.

Sağlık sektöründeki doktorlara tarayıcı denilen bir alet satmaya çalışıyor.

Ama satış yapamıyor ve işleri yolunda gitmiyor ve hayatı gittikçe daha çok zorlaşmaya başlıyor.

Tarayıcıları kimseye satamıyor, gün geçtikçe ekonomik sıkıntıları daha da çok artıyor.

Chris Gardner, bir gün elinde tarayıcısı ile yolda doktor randevusuna yetişmeye çalışırken, kaldırımın köşesinde lüks bir araba görür ve içinden zengin bir adam iner.

Zengin adama  yanaşarak , izniniz olursa size iki sorum olacak. Bu lüks arabayı alabilmek için ne iş yapıyorsunuz? Bu işi nasıl yapıyorsunuz?

Zengin adam borsacı olduğunu, karşıdaki binada borsacı olmak isteyenler için bir kurs olduğunu söyler.

Chris Gardner, o anda borsacı olmaya karar verir ve binaya giderek kursa katılmak istediğini söyler.

Kursa katılabilmek için gerekli sınavı başarmış ve mülakata girmeye hak kazanmıştır.

Mülakattan bir gün önce eve polisler gelir ve ödemediği trafik cezasından dolayı onu tutuklarlar.

O sırada evini boyadığı için onu atleti ve eline yüzüne bulaşmış boya lekeleriyle nezarethaneye atarlar.

Ertesi sabah karakoldan çıkıp, o haliyle koşa koşa mülakata gider.

Chris Gardner, borsa mülakatına, atletle ve yüzünde boya lekeleriyle gelir, bunu gören kurulun başkanı genç adama bir soru sorar:

Karşıma atletle ve yüzü boyalı olarak gelen bir adamı borsacı olması için kursa kabul etsem, ne dersin?

Chris Gardner kurulun başkanına espiri ile cevap verir ve şunu söyler: Sanırım çok güzel bir pantolonu vardı.

Bu espiri Chris Gardner’ın kursa kabul edilmesini sağlar.

Kurs altı ay sürer, bu süreçte hiç ücret almayacaktır ve kurs sonunda kursiyelerden sadece biri işe alınacaktır.

Bir yandan kursa gider, bir yandan da para kazanabilmek için doktorlara tarayıcılarını satmak için uğraşır ama satamaz.

Hayatı daha da çıkmaza girmiştir ve sonunda eşi de onu terk etmiştir.

Chris Gardner, bütün zorluklara rağmen çocuğuyla birlikte yaşamaya karar vermiş ve oğluyla ikisi baş başa kalmışlardır.

Bir gün oğlunu mahalledeki basket sahasında oynamaya götürmüşdür.

Çocuğun bir atışını eleştirince oğlu ben bu oyunu yapamıyorum, diye oynamaktan vazgeçmiştir. Chris Gardner, oğluna dönerek tüm insanlara hayat dersi olabilecek şu sözü söyler:

“Bir daha kimsenin sana bir şeyi yapamayacağını söylemesine izin verme. Benim bile. Bir hayalin varsa peşinden git peşini bırakma. İnsanlar kendi yapamadıkları şeyi senin de yapamayacağını söylerler. Bir şey istiyorsan, peşini bırakma; git ve onu al, o kadar.”

Kirayı ödeyemediği için ev sahibi onları evden atmış, oğlu ile ucuz bir otele yerleşmek zorunda kalmıştır.

Sabahları oğlunu yuvaya bırakıyor ve kursa gidiyordu, kursta büyük performans göstererek diğer kursiyerleri geçmeye çalışıyordu ve akşam yuvaya koşup oğlunu aldıktan sonra tarayıcılarını satmak için doktor muayenehanelerini dolaşıyordu.

İşleri biraz yoluna girmeye başlamıştı ve tarayıcıları satmaya başlamıştı.

Tam işler yolunda girdi derken bu sefer de bir mektup gelmişti vergi dairesinden ve kazandığı bütün parayı elinden almışlardı.

Satabileceği tek bir tarayıcı ve cebinde 12 dolarla ortada kalmıştı. Motele de para ödeyemediği için oradan da atılmıştı.

Ne gidebileceği bir yeri, ne de cebinde parası vardı.

Geceyi geçirebilmek için oğlu ile beraber metro istasyonuna gitmişlerdi.

Oğluna durumu hissettirmemek için oyun oynadı, elindeki tarayıcıyı göstererek bak bu zaman aleti, hadi düğmesine bas ve zaman değişsin dedi.

Oğluna dönerek;  işte zaman değişti, bak dinozorlar geliyor, hadi kaçıp bir mağaraya sığınalım dedi.

Oğlu ile metro istasyonun tuvaletine girerek, burası mağara sığınalım dedi. Chris Gardner, yerlere tuvalet kağıtları serip oğluyla birlikte onların üstüne oturdu.

Oğlunu bu oyun ile uyutmuş ve o oğlu uyurken ilk kez ağlamıştır.

Ertesi sabah kursa elinde tarayıcısı, bavulu ve bir takım elbisesiyle gitmiş, soranlara akşam bir yolculuğa çıkacağım da onun için eşyalarım yanımda diyordu.

Kursu kazanmak için bütün çaba ve azmi gösteriyordu.

Ertesi günün akşamında bir kilisenin evsizler için olan barınağında kalmışlardı. Oğlunu uyuttuktan sonra elindeki son tarayıcının arızasını tamir etmek için uğraşıyordu.

Artık her sabah kursa gidiyor, bir doktor muayenehanesine gidip tarayıcı satmaya çalışıyor ve akşamları evsizler için olan barınağın önünde çocuğuyla kuyruğa girip geceyi geçirebilecekleri bir yer arıyordu.

Bir yandan da diğer kursiyerlerin aramaya bile cesaret edemediği zengin yöneticileri arayıp, onlardan randevu alıyor, gerekirse evlerine gidip oğluyla birlikte kapılarını çalıyordu.

Akşam da yeniden evsizler barınağına dönüyordu.

Bir gün elindeki son tarayıcıyıda satmayı başardı.

O gece otelde kaldılar oğluyla birlikte ve güzel bir yemek yediler.

Kurs son günlerine yaklaşıyordu.

Kursun yöneticisi bu öğrenciyi tüm ayak işlerine koşturuyordu.

Bütün olanlara rağmen kursun sonuna kadar sabır edip dayanmıştı.

Kurul yöneticisi onu son mülakata çağırmış, bugün burada kursiyer olarak son günün demişti.

Chris Gardner’a dönerek kursta başarılı dolduğunu ve yarın burada borsacı olarak işe başlayacağını söyledi.

O anda Chris Gardner mutluluktan ağlamaya başladı.

Yönetici Chris Gardner’a dönerek zor oldu mu diye sorar.

Chris Gardner, çok zor oldu efendim demiştir.

Chris Gardner, ertesi gün iyi bir maaşla işe başlamış ve altı yıl sonra kendi şirketini kurmuştur. Artık zengin olmuştur.

On beş yıl sonra şirketini milyonlarca dolara satmış ve sonra hayatını kitap olarak yazmıştır.

Kitabından yapılan film, 2006 yılında Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness) adı ile sinema salonlarında vizyona girmiştir. Will Smith başrolünü oğlu ile paylaşmış olup film Oscar’a aday gösterilmiştir.

İşte o filmin fragmanı:

Bu filmin benim hayatımda önemli bir yeri vardır. Hikayenin kahramanı tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen, umudunu kaybetmeden ısrarla mücadelesine devam etmiştir. Hayat mücadelesinde bir çok yol kazası yaşasa da, vazgeçmemiş sabırla ve azimle hedefine ulaşmak için tüm çabayı göstermiştir.

Final
“Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına mücadele edenlere ve ışık saçanlara selam olsun…”

Ömer Köse

 

 

Bir Cevap Yazın